The Turx Guild Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

The Turx Guild Forum

The Turx Guildimizin Forum Sitesine Hosgeldiniz...
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Harun'dan Derlemeler

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Echycia
Admin
Admin
Echycia


Mesaj Sayısı : 24
Kayıt tarihi : 16/01/08

Harun'dan Derlemeler Empty
MesajKonu: Harun'dan Derlemeler   Harun'dan Derlemeler Icon_minitimeCuma Mart 21, 2008 6:32 am

Ben Neymişim

Tasa ile kaynatılmış bir cezvede sunulmuşum dünya denen çamura…
Ne içenin tadında olmuşum nede yazılardaki hüzünde.
Kapım açık beklermişim hep birini ve açık bırakmayı unuturmuşum hep gözlerimi beklerken..
Zaman hep haşara bir çocuk gibi koşturur , oynaşır ve yorulmamı
sağlarmış ellerimden kayıp giderken.
Zapingle geçermiş insanları soğurmam ve anlarmışım anlamadıklarını onların..
Derdimde çokmuş zati,nede olsa çamur bir dünyada beyaz giysi olmazmış..
Kaşlarımı yukarı kaldırıp buruşmuşluğumu yaratmaya gerek kalmamış ruhumun bedeninde, yaş dökmeyide anımsanacaklar sıralamasından çekmişim,
Nede olsa bir ırmak yaratmışım hüzünden Neşeliymişim de ben, palyaçolaşmış maskelerimde güldürürmüşüm ucubeleri.
Şarkı söyleyemez ama mırıldanırmışım, mırıldanmam şarkıyı çağırırmış hep.
Çağırırmış hep bitmemiş şarkımı…
Uçarı mıymışım yoksa uçarılık mı sarmış hepten beni bilemem ama Hiç çamurlaşamamışım dizlerimden öteye ,benzeyememişim dünyaya.
Birkaç kere içten gülmüş,içime düşmüş,yasımı tutmuşum ölmüşcesine
Ve kaçmışım kovalanmışcasına…
Susarmışım hem konuşulanlara hemde bir bardakmış gibi bana dokunacak dudaklara.
Kusarmışım hep kusarmışım!…Kusarmışım Hep Ben tıpkı sizlerin yutması gibi..
Rengimde varmış yazdan uzak, güze aşık,kışa yakın…
Bir Sonmuşum yazılarımdaki Şehirde,bir şehirmişim Sonunu yazan. Kanarmışım yazılarımı bitirmeye, solarmışım son cümlelerime..
Ondokuzunda doğmuşum çiseleyen bir sağnakta,
bir sağnakki güzelliği şehri güzelleştiriyormuş yanaklarından sektikçe sokaklara..
Ve Ölürmüşüm elbet birgün Sözlerimden Gayrı,
Onlar yaşatırmış, diri kalırmış her sağnağın sekişinde yanaklarından mısralara…


Beşmetrekare

Beş metrekarelik bir yer istiyorum
Sadece benim için
Ne başkası olmalı bende
Ne de düşünceler Savrulmalı beş metrekarede
Beşmetrekarede dertsiz kedersiz,
Beşmetrekarede bedensiz


Serbest Düşüş

Sakızın kağıda yapışmışlığı kadar yapışmış bana hayat...
Çekip kopartamadığım gibi olmasından da oldukça rahatsızlandığım bir döngüde baş dönmeleri yaşamaksızın otonom kusmalara yönleniyorum dipsiz zamanın eşiğinde. Çözümün herkezin ne dokunabildiği ne de görebildiği kör noktalarına işlenmiş olduğunu bilip yardım istedikçe yanlış tiyolarla her girişimin bitişe atılan adımlarının sesleriyle irkilmek, bir kumar müptelasının elindeki kuponları yırtışındaki ruh hali gibi sinirli, yırtılıp giden kağıt kadar yıpranmış ve yıpranacak günlere gebe kalmak...
Yinede gerçeği söyleyecek biri elbet bulunur hevesiyle yeni günleride sıra sıra kırıştırıp, atıp gitmek...
Bir doğrunun aymazlıklar içinde öğrenilmesi uğraşında olanlar kendilerine ve tüm hayali yardımperverlerine bir kişilik piyesleriyle anlık kahkahaları sunuyorlar yalanların hükümdarlığında.
Öyle bir rejimin içinde aşağıya bakmak netliğini bozuyor gerçeklerin oysa ben yeterince baktıktan, yaşadıkdan sonra seçiyorum yada seçiliyorum bir serbest düşüşe her hayattan uyanışımda...
Anlıyorum, yaşıyorum son mektuplardaki bakir elvedayı.
Ve diyorum ki uyanışlarda hükümsüzlük esecek bir gün aymazların sofrasında...
Ve diyorum ki uyanışlarımda azalacak elvedalar kendimi her serbest düşüşlere bırakışımda.


TUAL

Son duydugu fıkrada bile ağlamıştı O...
Ne içinde bir umut ne de neşenin belirtisi vardı ; Bütün
gün boyunca sadece hüzünü içti yanaklarından birer birer akan...
O gün sadece gözlüklerini çıkartmıştı oysaki ;
O tatlı pembe gözlüklerini
Dünün izleri silindikçe yavaş yavaş anlamaya başlıyordu
Dünden neyin farklı oldugunu ve neler farklılaşabileceğini...
Her zamanki gibi Resim yapmaya başladı.
Artık pastel tonları sevmiyordu gönlü, parmakları daha keskin daha katıydı fırçaya karşın...
Bütün gece bir elinde paleti diğer elinde hoyrat fırçasıyla yıprattı tuali...
Resim sonunda bitmişti, bir kumaşla kapadı üstünü tualin
Ve son damlasınıda attı Hüznünün...
Kapıyı kapattı ve uzaklaştı o odadan, oturduğu evden, yaşadığı sokaktan bile kaçtı.
Dört duvarın, boya kokularının arasında kalan Tual üzerindeki kumaşı atarmışcasına rüzgardan yardım aldı
Resim kendini gösterdi...
Hiçte yabancı değildi aslında görünen resim, sadece alışagelmiş şekilde yapmadığı bir resimdi bu seferki
Son hüzün damlasıda tahta zeminin üzerinde kuruyup gidinceye kadar rüzgar dinmedi...
Kendini çizmişti kendi gözleriyle O...Kendini görebilmişti gözlüklerinin ardından....


KEŞKE

Yazdığı yazıyı okudu Cristian..harf harf, kelime kelime takip etti cümleyi...
Yatağının baş ucunda duran komidinden bir Yarın daha çıkardı ve mor bir uykuda yarınına hazırlandı...
Pembe nefeslerle işledi kağıdı sabahın ilk saatlerinde,
Grileşen maratonda Mavileşen Akşamı nakış etti sayfaya ve yine gece yazdıklarını heceledi uykuya beş kala.
Komidine uzandı ve gördüki hiçbir yarın kalmamış rafında...
Sabah Siyah bir tabut vardı uyudugu yeri kaplayan ve tüm yazdıkları silinmişti...
Gözlerinin önünde tüm dünler vardı ve aklında Bir söz ;
"Keşke Bir yarınım daha olsaydı"


Bir Sıkımlık Kelime

Karın ağrısı gibi başlayan birgünde yaşamak ne zor be Gülüm
Gazetelerin ilk sayfalarında okuduğum haberlerden alıntı bir cinnetin hasretinde devam etmek, saklanmışlığı soğurmak akşama kadar...
Maskelerimizi hazırladık insanlık olarak ve yeni rollerimize adadık kan,iz bırakmadan öldürdüğümüz güne...
Cinayete bir anlam katabiliyorum dönülmez bir gün ölümünde,
Sevebilirim hatta amaçsız hercai saatleri.
Ancak bir Soru yaklaşıyor farları kapalı ve müziği son ses açık ;
Beynime dayadığım bunca kelime günle birlikte benim de ölmemi sağlayacakmı?
Ya yeterli değilse Kelimeler sonuma...

Bir nefretle seviştiğim yada seviştiğimde nefret ettiğim bir tür yasağın ölümsüzlüğünde bileklerimi kesmek gibi tırmalıyorum yazılarımdaki beni ve Biliyorum ölümsüzleştiriyorum herbir çırpınışımda yazılarımı.
Oysa pek acısız olmalı yaşamın aksine bitmişlik pek bir yumuşak olmalı çamur gibide balçıklaşmış...
Bir kere kıyısına geldiğinde tutunamaz kalınmalı ve ihtiraslı bir öpüşme gibi çekmeli seni içine.
Hissizleşmiş bir ölümü daha günün,
Şehir matemini mumsu apartman ışıklarıyla sergiliyor ve yağmur...ve yağmur ağlıyor.
Sarhoş bir saniyede soğuklaşmış tenime düşmeli gözyaşları o hüzünlü semanın.
Ayılmam gerek, ayılmam ve beynime dayamam gerek yazılarımı...
Ama o soru yine aynı soru!!
Ya yeterli değilse Kelimeler sonuma...


Yeniden Melankoli

Yer yer sarsılan yüzeyinde hüznümün, kahırla beslenen öykülerimi saçmışlığımda yazıyorum kendi ellerimden gelecek olan ölümü... Lakin artık tasasız bir gözyaşı olmak var anılarda, terkeylemek ve sadece seyretmek uzaktan en yakını.
Yine yeniden bir melankolinin prangalarında beklemek , bileklerinin morarmasını yaşamak ve çürüyen bedenime aşkla bakmak.
Bilemezler nede olsa ne değerlidir o son dakikalar ölen için ve ne çok bağırır hıçkırarak o ıssız anlarda.
Yer yer sarsılan yüzeyinde hüznümün, kıyısına varmışığında hayatın bir an duraklarımı sayarak teselli ediyorum ellerimde uçup gitmek için sabırsızlanan Zamanı..
Ve yeniden melankolik bir rüzgar götürüveriyor beni çoçuksu hayallerin renklerine.
Oysa ki ben ölmüşüm...
Oysa ki heryer kara,
Sende ise Tasasızca dökülen gözlerinden bir çok hatıra


Ezgi

Bir ölümle sevişip, kanla doyacaksa dünya..
Bırak herşey çürüsün sırasıyla..
Üzülme parmaklarının hissizleşmişliğinde ve donuklaşan göz bebeklerinin kalma hüznünde..
Sen bitmiyorsunki bu girdapın içinde,
sadece başlıyorsun görmeye.
Ve kapanan dudakların yinede mırıldansın o uzak ezgiyi daim; Ölen ben değilim giden sensin...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Harun'dan Derlemeler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
The Turx Guild Forum :: Eglence - Geyiq :: Geyiq-
Buraya geçin: